Abdühamid Han’ın emaneti olan toprakları sahipsiz bırakmamalıyız. Filistin’de ancak Türk Barış Gücü kan ve gözyaşını dindirebilir” dedi.İsrail, yine ramazan ayında Filistin’i ve Mescidi Aksa’yı zulümle tehdit ediyor. Dünya’nın gözü önünde yaşanan bu vahşete Türkiye dışında sesini yükselten olmazken, Sultan Abdülhamid Han Kültür ve Eğitim Derneği Başkanı Turgay Yazıcı yaptığı açıklamada artık diplomasi burada işe yaramayacağını, askeri bir hamle gerektiğini ifade etti.
TAPULAR ANKARA’DA
Açıklamasında İsrail’in kurulduğu toprakların kimlere ait olduğu konusuna belgeler ve örneklerle değinen Turgay Yazıcı, “İsrail’in kurulduğu yer vakıf arazisi. Uluslararası hukuk normları hayata geçirilip, oradaki Filistinliler kanuni yollardan dava açabilirler. Dışişleri yetkililerinin verdiği bilgiye göre iki tür tapu var. Doğrudan tapu kayıtları Ankara, Tapu Tahrir Defterleri İstanbul’da. Filistin kendisinin oturduğu topraklar ile İsrail topraklarına ilişkin tapu kayıtlarını Türkiye’den 1948’den bu yana 6-7 kez resmen istiyor. Sonuçta, bu kayıtlar dört yıl önce Ankara’da Filistin Büyükelçiliği’ne veriliyor. 160 bin sayfalık mikrofilmler halinde. 1835 ile 1918 arasındaki mülkiyeti gösteren kayıtlar. Ancak bu o kadar kolay olmuyor. Konu çeşitli siyasal iktidarlar döneminde tartışılıyor. Siyasal karar sürecinde Dışişleri Bakanlığı devreye giriyor. Dışişleri’nin uzun tereddüdü olumlu kararla sonuçlanıyor. Ardından, Dışişleri Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’ne, “tapular verilsin” diye yazı yazıyor. İzin çıktıktan sonra, belgeler Filistinlilere teslim ediliyor. Tapu kayıtlarında da iki nokta dikkat çekiyor. Biri, o bölgede 2. Abdülhamid’e ait on binlerce dönüm arazi ve bina var. Şahsi malı olarak görünüyor. İkincisi de Osmanlı Devleti’nin malları, Hazine-i Hassa, okullar, binalar, tarım toprakları, vakıf arazileri. Ayrıca, o yıllarda yaşayan kişi ve ailelere ait bina ve topraklar. Bütün bu ayrıntı içinde, temel soru şu: Tapu kayıtlarıyla Filistin ne yapacak? Bir yandan Gazze’den çekilirken, öte yandan var olan topraklarda, hangi arazi, kime ait ve bu kişiler şu anda Filistin mi yoksa İsrail vatandaşı mı, bunların yanıtıyla birlikte, bu topraklar hangi devlete ait? Bu netleşecek. Kısaca, toprak hukukunun ve mülkiyetinin tarihçesi bu kayıtlarla gün ışığına çıkacak. Kayıtlar, İsrail ile Filistin arasındaki toprak anlaşmazlıklarını çözmeye yarayacak. Üç ayrıntı daha var. Bir, kayıtlar Osmanlıca ve tarih bilgisi gerektiriyor. Filistin, İsrail’in eline geçmesini önlemek üzere, kayıtları Ankara’da tutuyor. Bunlar Osmanlıca bilen tarihçiler tarafından inceleniyor. İkincisi, siyasal nitelikte. İsrail de aynı kayıtları Ankara’dan istiyor. Ankara şu ana kadar bunları İsrail’e vermiyor. Üçüncüsü, BM bağlantılı. İsrail’in Gazze’den çekilme sürecinde, BM Filistin ve İsrail koordinatörü de aynı kayıtları istiyor” dedi.
KAN VE GÖZ YAŞINI ANCAK TÜRK ORDUSU DİNDİREBİLİR
Bu toprakların Abdülhamid Han’ın emaneti olduğuna dikkat çeken Yazıcı, şöyle devam etti: “Türk milleti ve devletimizin yöneticileri bu toprakların Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han’ın emaneti olduğunu unutmayarak oradaki mazlumların göz yaşını dindirecek adımları atmalılar. İşgalci İsrail ile diplomatik temasların artık bir çözüm üretmeyeceği aşikar. Kuruluş amacı İslam Dünyasının hak ve çıkarlarını korumak, üye devletler arasında iş birliği ve dayanışmayı güçlendirmek olan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın da elini taşın altına koyma zamanı geldi, geçiyor. Filistin’de kan ve gözyaşını dindirecek hamle, korkusuz Türk askerinin üniformasıyla bu topraklarda Barış Gücü olarak bulunmasıdır. Bu hainliğe daha fazla sessiz kalmamalıyız. Abdühamid Han’ın emaneti olan toprakları sahipsiz bırakmamalıyız. Filistin’de ancak Türk Barış Gücü kan ve gözyaşını dindirebilir.”